My Old Writings 2

This was written in 2002 as well. It is funny :)

Rahat ölmek için geçirdiğimiz, ince elenip sık dokunarak yaşanan her anı düşün...

İnsanların yüzlerine baktım bütün gün boyunca...

Uzunca bir zaman izledim durdum, hesapsız ve yorumdan uzak bir gözlemdi. Haliyle hiçbir iz göremedim. Bana bakmalarını istedim, onlar bakar bakmaz dikkatli gözlerimi kaçırdım. Karmaşık olmaya çalışırken basitleşmek. Basitleşmekten korkmak. Korkmadan aklına geleni yazmak. Gözlerdeki nazardan kaçıştı belki de yaptığım.

Yeteri kadar anlaşılmaz olursan takdir görürsün. Çevrendekiler seni anladı mı? İşte korkma zamanıdır gelen. Eleştirirler anladıklarını. Genellikle de anlamak için eleştirirler. Olmayana ergi yoluyla bir şeyleri kavramak oldukça ikna edicidir. Olanları görerek, bizatihi yaşayarak anlamak ise unutulmazdır. Hiç bitmeyecekmişçesine devam eden, alabildiğine uzun, sonunda şaşırmayı, dolayısıyla neden bahsettiğini anlamayı umut ettiğin bir cümleyi yavaş yavaş, olanca dikkatle okumaya devam ederken, üzerinde dekoratif pürüzler olan devasa bir duvarın dibinde bağdaş kurup, gözünü duvarın üzerindeki en küçük girintinin içine dikmiş gibi hissedersin kendini ki o minnacık girintinin nasıl olup da seni içine çektiğini anlamazsın bile; başını yukarıya kaldırınca anlarsın aslında duvarın boyunu, küçülürsün, geçmişini hiç düşünmezsin, tek merak ettiğin duvardır...

Neden bu çaba? Kendinle barışık olma çabası neden var?

Neden bu çaba? Depresif olmanın yarattığı karizmatik ve bir o kadar ilgi çekici hayat hikayeleri neden var? Ölmenin yaşam karşısında ne kadar basit olduğunu düşündün mü hiç? Ya da bu satırları yazan kişinin seni boşu boşuna yorduğunu ne zaman fark ettin?

Kusursuz hesaplayıp da yaptığımız hesaba harfiyen uyarak yaşanan her küçük zaman parçası... Rahat ölmek için... Ölürken, dünyada güzel, seni ifade ettiğini düşündüğün bir şeyler bıraktığından emin olmak için... Soyunun devamı için. Sen toprak altında çürürken çıkardığın iğrenç kokular duyulmasın diye. Pişmanlık yaşamamak için.

Özgün olmaktan kastınız nedir? Senden başka hiç kimsede olmayan parmak izin özgündür de nerede kullanılır polis kayıtlarından gayrı? Yazdığın yazı özgündür de kim anlatır sana senin yazdığını senden daha iyi?

Gitme!

Dünya üzerinde daha önce hiç kullanılmamış olan harf sıralamasını okumanı isterim. Cümlelerim tarih boyunca hiç yazılmadı. Karını, kocanı, bebeğini düşünme şimdi. Elindeki kağıdın üzerindekileri de düşünme. Gözlerini işaretlerin üzerinde soldan sağa ağırca kaydır yeter...

İnsanlığın başından beri, sana yapman gereken her şeyi söyleyen, bunu sağlamak için yüz binlerce aracı atamış olan, düşünebildiğin hiçbir şeye benzemeyen bir yaratıcı var. Tek amaç sana, sadece sana ulaşabilmek. Ne kadar basit olduğunu, basitin güzel olduğunu kafana sokmak için yaşamış onca ırkı hayal et. Vazgeçmeyi hiç ama hiç düşünme. Evrende sana laf anlatmaya çalışan bir gizem var. Bu gizemi sen bazen küçük göğüslü bir kadının orantısız derecede iri meme uçlarında hissedersin, bazen de karnının içinden geçen anlamsız girdapta. Sana anlatacak bir hikayem yok. Vücudumdaki elektrikten söz etmiştim sana. Ellerimi, gözlerimi, beynimi dolaşan milyonlarca elektron bu kağıdın üzerine senin şu anda okuduğun şekilleri çizdiriyor. Benliğimin elektrografını inceliyorsun. Bu şekli çizmekteki becerim ise çok ama çok yüksek. Seni sinirlendirecek kadar yüksek bir kabiliyetle göz göze geldin. Durma! Devam et! Kıskan!

Güzel olan dünya varlıklarının sana getirdiği mesajı anlayamadığın zaman yaptıklarını düşün. Gergin karın kaslarını ve her kıvrımın üzerinden büyük bir cazibe ile akan ter damlacıklarını öpmek isersin sen. Kendine aynada fazla bakmazsın. Senin için en güzel akis eşyası nemli göz bebekleridir. Hayran hayran bakan iri gözler... Seni sevmek için, övmek için durmadan bilgi toplayan gözler. Sadece bakan gözler. Süzen gözler. Huşu içerisinde kapanan gözler.

Sence ne zaman gözlerini bir daha açamayacağını bilerek kapatacaksın? Ölmeden önce, sadece bir an önce, öleceğini bilmek senin için neyi değiştirirdi? Hiçbir şeyi! Bakımlı tırnakları olan güzel bir ayak düşünür müydün ölmeden bir an önce?

Ne kadar bencil bir uygarlığın tohumusun sen. Senden önemli ne olabilir ki sen ölmeden bir an önce? Bir an sonra tüm önemini kaybedeceksin, şükür ki o sıra sen artık olmayacaksın. Üzülemeyeceksin arkandan üzülenlere. Ardından gözyaşı dökenler senin için değil, sensiz kalan kendileri için hüzünlü, yaslı, kara günler geçiriyorlar. Sen yoksun nasıl olsa. İlkokulda yazmayı ilk başaran çocuk olman, mahallenin en güzel bisikletine sahip olman gibi ayrıntılar da yok. Kendinle, sadece senle başbaşa kaldığın hiç bitmeyecek bir süreç başladı artık. Sana ağlamaz, gülerdim ben olsam. Milyarlarca yıllık kainat sadece senin bugün ölmen için yaratıldığını haykırır sana. Çok önemlisin sen. O sebeple anlamadan geçiştirdiğin her olgunun sana getirdiği habere duyarsız kalma lüksün var. Önemli kişiler istedikleri özelliklerini istedikleri kadar kullanır ya da kullanmazlar.

Küçük insan yoktur. Tamamen sana ait olan minik, anlamlı şeyler vardır. Sevgilinin dudağının sol tarafı kim bilir neler ifade ediyordur sana. Beline kondurulan ateşli, ipeksi öpücük; kasığındaki akrep dövmesi, bir çocuğun ölümünü izlemek, bir kızın tecavüzden kurtulması; her gece büyük bir huzurla, eline gazeteni alıp tuvalete gitmen üzerine söyleyecek eşsiz şeylerin vardır. Bunları paylaşma güdün güçlüdür fakat, aklındaki mahremiyet duvarı daha güçlü ve yıkılmazdır. Sedece ve sadece seni ilgilendiren milyonlarca şey sen ölünce nereye gidiyor acaba?

Bence hepimizin yaşamı bu tarz duygu ve hareket kırıntıları üzerine kurulu. Her kırıntı bir diğeri ile ne kadar uyumlu ise o kadar gamsız ölürsün.

Ölmek için yaşadığını kabul et. Sadece ölmek için. Başka hiçbir tutarlı amacın yok senin. Hayattan aldığın bütün tat bu amacı çok iyi kavramış olan alt benliğin sayesindedir. Ölmeni engelleyecek hiçbir şey yapamazsın.

Korkunç şeylere şahit olacak gelecek nesiller. Senin kabusların onlar için komedi filmi olacak. Bilmiyorsan, üzerinde kontrol sağlayamazsın. Kontrol edemediğin şeylerden uzak kalmak istersin. Bunu başaramazsan korkarsın.

Kontrol edemezsin, kaçamazsın, KORKARSIN! Niçin her anımızı ölümden korkarak geçirmeyiz bizler? Çünkü beynimiz unutmaya programlıdır. Gereği kadar unuturuz. Kaçarız. Kaçabildiğin şey sana zarar veremez. Bu sebeple korku filmlerinin kaçış sahnelerinde kahramanımız hemen tökezleyip düşer. Sen de korkarsın kahramanımızla beraber.

Eminim bütün anlattıklarımı biliyorsundur. İkimizin de bildiği o kadar çok şey aynı ki... bilmediklerine duyduğun merak getirdi seni buraya kadar. Önlenemeyen merak güdüsüdür hepimize vakit kaybettiren. Vakit kaybedilir mi hiç? İnsan kendine ait olmayanları kaybedebilir mi? Kaybetmekten korkmayı yenmelisin. Sen önemlisin. Sana yakın veya uzak olan bütün mekanizmalar senin arzuların doğrultusunda akıyor gibi gelmiyor mu hiç? Senden istenen tek şey mesajı alman. Sabit olan, hiç değişmeyen tek bir noktayı bütün benliğinle kabullenmen. Bencilliğimizi yenemediğimiz her anı korkarak geçiririz bizler. Bırak senin neslin tükensin. Bırak korktukların birer birer gerçek olsun. Bırak gitsinler. Rahat ölmeyi unut. Son derece büyük bir acı ile öl. Dünyada kazanacağın tek değişmez şey ölümündür. Bunu kesinlikle kazanacaksın. Amacın haz almaksa bundan, sana rahat gelmesini değil, acılı bir biçimde gelmesini istersin. Uğruna cefa çektiğin şeylere olan malikliğin haz verir sana, kolayca kucağına düşenler değil.

Ne bekliyorsun benden? Kafamın içi dolu değil. Zaten bunu anlamışsındır. İstemeden geçirdiğim her zaman parçası dolduruyor beynimi, ben onun bomboş olmasını istiyorum. Benim istediğimle senin beklediklerin, sabah yatakta baldırına giren krampın geride bıraktığı tatsız his ile tüm neşesiyle doğan güneşin paylaşımı kadar uyuşmakta. Bu kramplı sabahın sende bıraktığı iz ne olur ki? Hiç! Öğlen olmadan unutur gidersin. Güneş ise hala izler seni. Gün boyunca, bacağını zorladığın zaman hissettiğin hafif ağrıyı saklayamazsın güneşten. Güneş hiçbir şeyi unutamadığı için yanar durur. Bu sebeple güneş bir gün yok olacak ama sen sonsuzlukta var olacaksın. Tüm sahipliklerinle hem de. Yok olacağını mı sanıyordun yoksa? İmkansız! Unutabilme lüksün elinden alındığı zaman yok olmak isteyeceksin fakat seni dinleyen ve sana itaat eden hiçbir şey olmayacak o vakit.

No comments: