Tree of Life by Gustav Klimt
bilme bildir
olma oldur
marifet kapısı dardır
dur dâr-ı cemde hakka nâzır
kimi
kanar
göğe
yakararak
kimi
ağlar
saklanarak
sen
b-oyun
eğiyorsun
sızıyı
içinde
eritiyorsun
sessizce
ve
eşsizce.
kaptanın kızı...
denizde boş kalıyor babanın kocaman kucağı
sıcak özlemin azaltıyor sırılsıklam uzağı
yastık kılıfındaki kokudadır ruhunun sıcak ocağı
kaptanın kızı...
pencereden gözlüyor ufuktaki bacayı
gizliyor babası yokken düşünce açılmış yarayı
yarın bahçeye gömecek uzaktan gelen oyuncağı
kaptanın kızı...
yüz bin tonluk çelikten yapılmış babanın hırsızı
bugün kaptan için yapılıyor mezarlıktaki kazı
unutamayacağın tek şey denizden gelen nemli sızı
küçük noktalar...
hafifçe belirgin.
küçük noktalar yüzünden
"kurulu" dünyanı devirdin.
küçük sözler...
dudaklarımda çevirdim.
küçük sözlerle yatışır belki
bilmediğim tedirginliğin.
kanayan bir yazı yazsana
içimi yaksın,
mesela küçük bir kız
babasının tabutuna baksın,
ağlayamasın.
karanlık bir şeyler söylesene
gözümün feri kaçsın,
mesela hayvanın teki
matemdeki bir oğula tekme atsın
hayat artık zor aksın.
çaresizce inlesene
hevesim kaçsın,
mesela boğazı toprak dolu
kararmış cesetler
ortaya çıksın
bir ay sonra anımsayan kalmasın.
cut the tree,
pick the fruits.
all the ones,
whether they dropped
or jumped...
leave the bruised ones
on the ground,
so more trees may grow
from the beasts
that can never be found.
in a way,
generations rise
on the omitted wounds.
What blushed you is your blood
Coming through your veins
Rooted in your heart
Which is in my hand so I pumped
the tree has the seeds in a rotten fruit
lazarus has risen but death was his need
jesus was bleeding when the scream has reached
obedience leads you through the painful faith
i catch the sparks.
it's my illusion,
as if i can see
the lucid
and the ferocious
consciousness
of the ones
in their bright eyes.
your
ears
hear
to
heal
the
timid
ill.
your
fear
is
the
gear
from
eden's
hill
down to
hell.