Geçenlerde dijital ikiz üzerine kısa bir hikaye yazmıştım, oldukça beğenilmişti. Bu konuyu bir süre rafa kaldırırım diye düşünüyordum. Fakat, hayat öyle akmadı...
Önce, ünlü fütürist Ray Kurzweil'in kızı, New Yorker karikatüristi Amy Kurzweil ve Kaliforniya Üniversitesi felsefe hocası Daniel Story tarafından kaleme alınmış olan bir makale çıktı karşıma. Okumak isterseniz burada. Makalede, Amy Kurzweil, yıllar önce hayata veda etmiş olan hiç tanımadığı dedesi Fredric Kurzweil'den geriye kalan yazılar, günlükler, notlar vb. bilgileri kullanarak geliştirilmiş bir sohbet yazılımı "Fredbot" ile olan etkileşiminden bahsediyor. Bunun ötesinde, yazarlar, genel olarak ölmüşlerin geriye kalan verileri üzerinden yapay zeka teknikleriyle dijital ikiz yaratma düşüncesinin etrafında dolanarak bir fikir cimnastiği yapıyorlar. Birçok alışılagelmiş sınırı zorlayan, bir taraftan Pinokyo, diğer taraftan Dr. Frankenstein eserlerine dokunan; modern zamanlarda da bazı dizi ve filmlerde ele alınmış olan, gayet çekici bir konu. Teknik açıdan ne kadar yapılabilir olduğunun ötesinde, işin sosyal imkanlarının belirlenmesinde ahlaki, geleneksel ve dini faktörler de devreye girecektir tabi.
Sonra, ünlü bir danışmanlık firmasında görev yapan kıdemli analistlerden birinin konuştuğu bir seminere katıldım. Geleceğin kurumsal yazılım ekosistemi üzerine olasılıklardan, bazı senaryolardan bahsedildi. Ve bu seminerde de otonom yapay zeka unsurlarının (agentic AI) birer müşteri olarak insanların namına alışveriş, yatırım, ödeme, sipariş planlama vb. yapacağı söylendi. Konu yine şahsi dijital ikizlere bağlandı.
Sonra, Satya Nadella'nın Dwarkesh Patel ile yaptığı söyleşiyi izledim. Uzun bir video ve çok farklı konularda hem Microsoft'un, hem de kendisinin duruşunu ve yaklaşımını ifade ediyor Nadella. Benim en çok ilgimi çeken kısmı ise "beyaz yaka" diye tabir edilen, "bilgi işçisi" de dediğimiz, Nadella'nın da videoda "cognitive labor" olarak dile getirdiği sınıfın ne olduğu ve üretken yapay zeka çağında neye dönüşeceği. Bu noktada da bilgi işçilerinin mesaj okuma, toplantı notu alma, rapor okuma, yazma, özetleme, zaman planlama gibi görevleri dijital asistanlarına devredeceklerinden bahsediliyor. Tabi ki bu asistanlar giderek şahsileşecek, asıl çalışanın verileri üzerinden onun bir tür dijital uzantısı veya ikizi haline gelecektir ki yapılan bilgi işleme ve üretimlerinde kişisel kalite faktörleri ortaya konabilsin. Microsoft, tarihinin başından beri bilgi işçilerinin tanımını, sağladığı araçlarla, yapmış bir kuruluş. Belli ki şimdilerde de bizler için bir kader biçiyor... Ama bu başka bir yazı konusu. Şimdilik şahsi dijital ikiz tarafında kalalım.
Ben, işletmlerin operasyon verileri üzerinden eş anlı simülasyon yazılımlarıyla alternatif planlama, öngörü, arıza tespiti, üretim optimizasyonu gibi işlemlerin yapılması ve bunun adına dijital ikiz denmesi fikrine hem alışığım, hem de bu yaklaşımla barışığım. Fakat, konu insanın dijital ikizine gelince aklım karışıyor. Beni bu mevzuda şüpheye iten düşünceler ahlaki veya sosyal etkilerle ilgili de değil. Tamamen veriyle ilgili.
Benim nazarımda, varoluş demek var olanın evrene yaydığı bilgi ile mümkün olan ve bu bilgi üzerinden kendini belli eden bir kavram. Bu yaklaşımım canlı ve cansız her varlığı kapsıyor. Fakat, burada sadece insanlara yöneleceğim. Çevreye fiziken yaydığımız bilgileri düşünelim: Boyumuz, ağırlığımız, görünüşümüz, yüzümüzün ifadesi, saçlarımız, sesimiz, kokumuz, hareket tarzımız, ısımız, parmak izimiz vb. akla ilk gelenler. Bütün bu vücutsal varoluş evrenimizin içinde, zihinsel süreçlerimiz de organik biçimde çalışarak hem çevreden bilgi toplayıp işlemekte, hem de bilişsel süreçlerimizin bir çıktısı olarak sembolik bilgiler üretmekte: Dil, işaretleşme ve matematiksel ifadeler de dahil her türlü sembolik bilgi kategorisini en kapsayıcı haliyle düşünelim. İşte biz, bütün bu bilgi deryası sayesinde varız.
Kişisel bilgilerin mahremiyeti ve işlenmesi hakkında bu bakış açısıyla düşündüğümüzde ufkumuz da olduka genişliyor. Bugün sadece insani algı yetenekleri çerçevesinde ses, görüntü ve sembolik kimlik bilgileri üzerinden bir yargı oluşturma anlayışı hakim. Bir kurum rızanız olmadan siz yolda yürürken güvenlik kamerasıyla video kaydınızı alırsa, o kuruma başvurarak ilgili kaydın silinmesini talep edebilirsiniz. Ve bu talebinizde haklı olursunuz. Bu örnek, yaydığınız optik bilgilerle sınırlı. Oysa, kokunuzu bilen bir köpek, siz o sokaktan geçtikten saatler sonra sokağı koklayıp sizin oradan geçmiş olduğunuzu anlayabilir. Yani, varoluşunuzdan kaynaklı evrene yayılan kişisel kimyasal bilgileriniz sanki bulaşıcı bir yapıymışçasına ortamda kalır. Eğer bir önceki örnekte güvenlik kamerasıyla sizi kaydetmiş olan kurumun bir köpeğin burnu gibi çalışan güvenlik amaçlı kimyasal sensörleri de varsa ve siz ortamda yokken dahi bir süre önce oradan geçtğinizi tespit edebiliyorsa, kişisel bilgilerin mahremiyeti ve işlenmesi konusunu nasıl ele alacağız? Dedim ya, oldukça ufuk açıcı ama bu da başka bir yazının konusu :)
Gelelim insanların dijital ikizlerini yaratmakta ortaya çıkacak olan bilgi problemlerine. Eğer ikiz yaratmaktaki amaç kişinin tam bir simülasyounu ortaya koymaksa, bu iş çok zor diyebilirim. Çünkü, insanın varoluşundan kaynaklı ortama yaydığı bilgiler, az evvel bahsettiğim gibi, çok çeşitli. İşin kötüsü, bu bilgiler hayat boyu kayıt altına alınmıyor, fragmanlar halinde kaydedilmiş oluyor. Yani mükemmel simülasonu engelleyen temel bir bilgi eksikliği problemi var ortada. Bu sorun doğumdan başlayan çok boyutlu, kesintisiz veri kaydıyla aşılabilir belki uzak bir gelecekte. Tabi, böyle bir gelecek bence çok gayrı insani olacaktır. Asıl problem daha büyük: Biz insanlar, sadece ortama yaydığımız bilgilerden ibaret değiliz. Bizi biz yapan, karakterimizin nüvesini oluşturan birçok bilgiyi sessizliğimizde muhafaza ederiz. Eylemlerimiz ve açıkça ortaya koyduğumuz mesajlarımız kadar eylemsizliklerimiz ve sessizliğimiz de varoluşumuzun formülünde büyük yer tutar. Bugünün bilgi kaydeden teknolojileri bahsettiğim bu sessizlik veya eylemsizlik hallerini kaydedemiyor. Dolayısıyla, bilgi temsili ve bilgi işleme açısından dramatik bir tanımsızlık durumu var. Hiçbir yapay zeka modeli ortaya koymadığınız ama koyabilme potansiyeli taşıdığınız bilgiler üzerinden eğitilemez. Modeller sembolik bilgiye muhtaçtır. Data Science Days 2024 etkinliğinde Akan Abdula, pazarlama yazılımlarından bahsederken "biz artık yapay zeka ile insanların bilinç altına ve derindeki motivasyonlarına ulaşmaya çalışıyoruz" demişti. Bence ortaya koyduğum sessizliğin modellenememesi sorunu nedeniyle bu da çok zor bir uğraş. Sessizliğin derinliğine dair yıllar önce bir yazı yazmıştım, merak edenler buradan ulaşabilir. Söylenmeyenler dünyasında yatar asıl insani zenginlik, bütün sürprizler, icatlar, devrimler oradan alır mayasını. Söylenenler ise ya geçmişi anlatır ki insan hep yanlış hatırlar maziyi, ya şimdiyi anlatır ki şimdinin bilincini ıskalarız çoğu zaman, ya da gelecekten bahseder ki kimse bilemez geleceği. Söylenenler lafta kalır. Bilgi tanımlama ve sunma tekniği açısından sessizliğin sembolizmi ortaya konana dek kişisel dijital ikiz, gerçekleşmesi çok çok zor bir hayaldir diyorum.
Üstelik, ünlü düşünür René Girard'ın mimetik teorisine göre ikiz uğursuzluk kabul ediliyor. Bunu da akılda tutmakta fayda var.
No comments:
Post a Comment