S.O.B.E.

Provided from Hima Whitley's blog.
Bir küçük yalan noktasından
                     hayatı ikiye katlasan
Parçalar birbirini örtmez 
                   sonunda olursun pişman
Otuz beşten sonra, dostum, 
                   evlenmeye kalkarsan
O noktayı kaçırma,
              ecele yoktur ama
                    aceleye vardır hep derman.   

Kara

Photo by Scott Stulberg.
Genellikle iki kara gözde kalır aklın
Doğrudan bakan,
Merakta bırakan.
İki kara gözde renk ararsın
Pırıltıyı yeşil sanarsın.

Kabuk

Grey Ache by Nanette O'Neill.
Küçük yara izlerin nerede saklı?
Cildin neden kozmetikle kaplı?
Sert gibisin böyle, çıplakken insaflı
Belli ki sızlıyor hala kabukların altı

Contact

Provided from Lizzie Lo's blog.
just two layers of garments
between your flesh and my left eye
just two minutes of hesitation
before our lips arrive. 

Susa

Kiss by the town hall by Robert Doisneau, 1950
Herkesten uzaktayım
Yakınım tek sana
Herkesle sohbetteyim
Susarım tek sana


I Inherit

I haven't shared any pieces from Bukowski for a long time. And it's the time. It's "I inherit" from the book "What matters most is how well you walk through the fire". We all are getting older... Sad but try to enjoy the truth.


the old guy next door died
last week,
he was 95 or 96,
I'm not sure.
but I am now the oldest fart
in the neighborhood.
when I bend over to
pick up the morning
paper
I think of heart attack
or when I swim in my
pool
alone
I think,
Jesus Christ,
they'll come and
find me floating here
face down,
my 8 cats sitting on the
edge
licking and
scratching.
dying's not bad,
it's that little transition
from here to
there
that's strange
like flicking the light
switch
off.

I'm now the old fart
in the neighborhood,
been working at it for
some time,
but now I have to work
in some new
moves:
I have to forget to zip up
all the way,
wear slippers instead of my
shoes,
hang my glasses around my
neck,
fart loudly in the
supermarket,
wear unmatched
socks,
back my car into a
garbage can.
I must shorten my
stride, take small
mincing steps,
develop a squint,
bow my head and
ask, "what? what
did you say?"

I've got to get ready,
whiten my hair,
forget to
shave.
I want you to know me
when you see
me:
I'm now the old fart
in the neighborhood
and you can't tell me
a damn thing I don't already
know.

respect your elders,
sonny, and get the
hell out of my
way!

Acı

A screenshot from the documentary Menekşe'den Önce by Soner Yalçın
bizde anneler kızlarının saçını tarar
tarak yavaşça aşağıya akar
anne kızının saçında
        ancak rüyasında görebildiği
                           diğer yavrusunu arar.
yerini bulamayacak hak
              annenin ciğerini yakar.
bizde gökyüzünü bazen kara duman basar
ecinniler vardır her yanda
      çocukların boğazını sıkar,
kafasını kırar,
otelini yakar.
mahkemeler vardır
                zaman aşımına gün sayar.
bizim haneler annelerin
                            ümitsiz
                                    ve kederli nefesiyle dolar.
yıllar geçer,
           ama muhafaza edilir
                             çocuklara ait odalar...
sıcacık battaniye serili yataklar,
ütülenmiş giysiler asılı dolaplar,
okul çantaları, kitaplar,
ses lekeleriyle kaplı duvarlar.
hep aynı yaştalar, uyuyor çocuklar.

Notes

Yuja Wang by Xavier Antoinet
push your button
use your sound
to shape the souls around.
pull 'em into your waters
to shake the walls
cracking under
the weight of notes.

Kaçak

Provided from Consecration homepage.
Ciğerimden duman çekerdi
Bıraktım.
Sesimi dinlerdi
Sustum.
Saçlarımı severdi
Kestim.
Akşam güneşinde gülümserdi
Gölgeye kaçtım.

Islak

Hava açtığında ıslaktım.
Isınmak için soyundum,
Islandın.
Sonra sen yağdın,
Ben aktım.
Sözde hafiftik,
Tende sert izler bıraktık.
Sıktık,
Sıkıldık,
Bıkmadık.

Room

enter the room
where the walls
are doors,
no curtains
closing the windows.
move in my room
and let me watch
how your nipples bloom.

Yalın

La Fornarina by Raffaello, 1520
herkeste var sahip oldukların
sana has olan halin, tavrın
şimdi giysilerinden arın
sen hep çıplaksın çünkü bakışlarım yalın


Çare

seni
tutmadığın sözden
saçındaki telden
kirpiğinin
kenar
yerinden
tanıyorum.
özleyince,
haber
salıyorum
veya
unuttuğum
günlerimizi
sayıyorum.

Nezihe

seksenli yaşlarındaydı
kızı,
kızının kızı,
kızının kızının kızı
etrafındaydı
bana çay koyan eli öpünce ben
yüzü ay gibi parladı.
"aferin" dedi.
belki rahmetli eşi
aklına geldi.
ona "hayat" derdi.
maviş gözleri
mutfağın duvarını deldi.
nefes verdi.
bir daha almadı.