Provided from Wall Slave.
first, rub my words
then, eat them alive.
I will put my ear on your skin
and hear them rumble and die.
first, rub my words
then, eat them alive.
I will put my ear on your skin
and hear them rumble and die.
eyes are locked
garments pulled down
body liquids pumped
souls are up at dawn
behold the missionary,Turkish version:
whose skin is delicate
or
who has a rough bed sheet
is the guy
with his knees grazed.
misyonere dikkat et,
dizleri yaralı.
ya cildi çok hassastır
ya çarşafı kolalı.
elbette bir çiçeksin.
elbette yaprakların nemli ve narin,
renkli ve serin.
elbette parmaklarım
arasında yapraklarının.
elbette elimi kaçıracağım
çünkü dikenli dalların.
ve elbette güleceksin katıla katıla,
karnın ağrıyıncaya dek
nefesin kesilinceye dek
ağlayıncaya dek.
tazeleneceksin.
rüzgarı sen keseceksin.
doğduğun günlerin
çimdikleyen ayazı gibi
çevreni süzeceksin.
yolunu bileceksin.
güleceksin
katıla katıla.
ve hep
terk
edip
gideceksin.
yıkayalım birbirimizi
ölmeden önce.
temiz olalım.
gömmeyelim birbirimizi
ölmeden önce;
örtelim,
sıcacık olalım.
a blue bird,
a blue spark,
a blue heart,
and your nail polish in blue
sealing my eyes at summer nights.
karanlık arzular
tenini çimdikliyor
sanki rüyanda düşüyorsun
veya kendini kesiyorsun
kör oluyorsun.
derin ümitsizliğin
soluğunu daraltıyor
sanki her an ölüyorsun
veya geceye dalıyorsun
sabaha teslim oluyorsun.
acı tatlı zevkler
ruhunu ayartıyor
sanki idam ediliyorsun
dikenleri ısırıyorsun
durmaksızın kanıyorsun.
an untold word
is a world
in fire.
need to say a word
need to say a lot
words are senseless
burn it all!
burn in my fire.Italics are by my friend, Burçak.
fire is something hot,
fire is something rude,
which is unstoppable.
you just set my fire.
yine içimden geçti sesin
tepindiğin,
karanlıkta inlediğin.
geçiverdi yine içimden sesin.
ürperttin,
kanımı kirlettin.
sonra bedenimi terk etti sesin.
sessizliğinle
cezama hükmettin.
cisminin içinde ismin yok gibi
tırnaklayıp yırtıyor yumuşak tenini.
emir alana dek susuyorsun gibi...
kapıp getireceksin attığı sözleri.
verebilmek için kesin adedi
kalp atışlarını sayıyorsun gibi...
saygıyla takiptesin işaretini
verdiği nefesi soluyorsun gibi...
seviyorsun efendinin adaletini
boynundaki tasma sıkıyormuş gibi..?
cisminin içinde ismin yok gibi
tırnaklarımla yırtabilirim tenini.
emir alana dek benden, susacaksın!
fırlattığım sözleri ağzınla kapacaksın.
takip ediyorsun her hareketimi
soluyorsun sana behşettiğim nefesi.
sorduğumda söyleyebilmek için zamanı
sessizce sayıyorsun kalp atışlarını.
efendinin adaletini seviyorsun,
boynundaki tasmayı kendin sıkıyorsun.
karanlık köşemde kal.
karışıver
kurallarımın karmaşasında,
korkaklaş.
kadın kadar kederli,
kuzgun kadar kibirli kal.
serpent, serpent!
sneak up to my body
satan, satan!
make me fall to my grave
father, father!
help me have the sinful bite
lover, lover!
let me throb within your heart.
you are so watchable, so touchable to me
you are so compact beside me
i can handle your sweet being
unforgotten past is not good for healing.
dirty dishes left around
were our residue
hiding filled stomachs
was our virtue
feast ended long ago
was our due
put me in your pocket, concealed
squeeze me in your cleavage, revealed
save me from my life, long lived.
waste me at nights of no sleep.
in the holy smoke of the weed,
we're too dried to breed.
it's not my mine, but your need
to own things with an official deed.