At the beginning, a repeating childish cry to mother is the base motive. Then the man realizes and accepts the situation and envisions a realistic path for himself :)
And once again, thank God, we are changing... Here it is:
Ben yolumu bulamadım anne.
Karanlığım,
aydınlığım,
alacakaranlığım...
Bitmeyen sürgünlük.
Kimsede yok benim ilacım.
O duru hissizlik ve tedirginlik
Her anımda yanımda.
Yollarımı çizemedim
Çizdim de beğenmedim.
Gündelik
sohbetler,
ilişkiler,
eğlenceler...
Basit
yatıştırıcılar.
Eski günlerin sıcaklığı vardı...
Nadiren dolardı içime.
O da kalmadı anne.
Beni sen de anlamazsın anne.
Keskin kalıplar boğuyor beni
Midemi bulandırıyor.
Sen bana ilkokludayken de,
sonrasında da
yol göstermedin ki anne.
Yolumu ben hep kendim mi buldum?
O yolllar yol değilmiş anne.
Şekere üşüşen sinekler gibi kümeleşen mutlu insanlardan olamadım anne.
Rahat olamadım ben.
Çok mutlu olamadım.
Gözlerimi huzurla kapayamadım.
Kendimi kandırmak gibi geliyor bunlar hep.
Düne de,
yarına da
ölü gibi tepkisiz oldum ben artık.
Sadece şu ana,
ve onun beni soktuğu kalıba karşı tepkiliyim.
Koca,
baba,
oğul,
erkek,
mühendis,
bankacı...
Ben bunlar mıyım?
Keşke daha sonra doğursaydın beni anne.
Hayatın su gibi berrak olacağı zamanlara gönderseydin.
İdealim yok anneciğim.
Tutkum yok.
İnancım yok.
Heyecanım yok.
Teselli kaynağım yok.
Tekim.
Zaten hep öyle değil miydim?
Herkes öyle değil mi?
Şimdi neden sana sesleniyorum anne?
İçgüdü olsa gerek.
Adaptasyon devam ediyor
Zamanla olacak herşey.
Derin kopuşun sancısı dinecek.
Ve rotamı yine ben,
tek başıma çizeceğim.
Anın hareketliliği,
adiliği,
sıkıcılığı,
tekdüzeliği
bana vız gelecek.
Daima açık gözlerimle var olacağım.
Kendim olacağım,
Mutlu bir kedi yavrusu değil.
Belki dingin biri...
Ben...
Başkası değil...
No comments:
Post a Comment