çanakkale'de güneşten kavrulmuş
bir bostana girip
dalından sıcak
ve
olgun
bir domates koparmak isterdim
sonra
yüksek taş duvarın dibinde oturup
güvercin gurultularını dinleyerek
gölgeleri, yaprakları
izlerdim
duvarın yanından geçen
kabuğuna
cam
şişe
saplanmış
kaplumbağaya bakardım sonra
ve özür dilerdim
"o zaman daha çocuktum" derdim.
kaplumbağa da bana bakardı
kara
küçük
gözleriyle,
"ben hala kanıyorum ve sen hala çocuksun" derdi
kalkıp eve giderdim,
salçalı ekmek yerdim.