Sex-u-ality


Bugün Baudrillard'ın cinsel kimlik üzerine düşüncelerini derleyen bir makale okudum. Hemen cin fikirli adam tavrıyla "ben bunu düşünmüştüm" dedim. Ama gerçekten düşünmüştüm :) 6 Haziran 2011 tarihinde bir arkadaşıma attığım e-postayı aşağıya kopyalıyorum:

"...Birkaç düşüncemi sizle paylaşmak istiyorum: Erkek ve kadın olarak var olmanın mikro tarihi konusu ilgimi çekmeye başladı son zamanlarda.Tabi zamanında Michel Foucault yazmış: Deliliğin Tarihi, Cinselliğin Tarihi, Kliniğin Tarihi vs...
CNBC-E'de gösterilen Spartacus dizisinin Maslak'taki dev afişi dikkatimi çekti:
Elindeki kılıcı havaya kaldırmış, zafer çığlığı atan bir gladyatör. Son derece maskülen. Başarmışlık, güç, erkeklik kokuyor. Hayatın gerçeğine yakın.
Sonra aklıma bir orta çağ adamı geldi: Eve girer, evde kadınları ve çocukları vardır. Eve yemek getirmiştir.Kadınları onu pişirir. O adam kendisine kudret veren kadın, çocuk, toprak gibi değerleri korumak için ölebilir, öldürebilir. Az konuşur. Çok hareket eder.
Sonra kendime baktım. Takım elbiseli, ofise giden. Kadınlı erkekli karışık düzende oturup bilgisayar karşısında iş yapan "modern" birey.
Yanımda oturan kadınla beni ayıran "şeyler"in adedi çok çok azalmış. Öyle ki birbirimizi tanımlayamaz olmuşuz gibi geliyor.
Tabi ki ataerkil geleneğin gölgesi erkeği 3-5 adım önde tutuyor hala ama şu zamanda ne erkek erkekliğini biliyor, ne de kadın kadınlığını.
İşin ilginç yanı hala kadın-erkek cinsel etkileşimi devam edebiliyor. Bir kadın kendine bu denli benzeyen bir adamı neden beğenir?
Benzer işler yapıyor, benzer arabalar kullanıyor, benzer parfümleri kullanıyor, benzer zevkleri var, benzer hisler vs...
Jean Baudrillard'ın bahsetiği simulakra/simulasyon odaklı post modern modelde, daima başka göstergelere işaret eden göstergeler dünyasında ayağımızı yere sağlam basmamızı sağlayacak referanslar bulmakta zorlanıyoruz ve cinselliğimiz de bu bulanık ortamdan menfi manada nasibini alıyor bence.
Tanıdığım kadınların çoğu erkek gibi düşünüyor, erkekler de kadın gibi. Aradaki çizgi çok flu...
Kendini öteki üzerinde var etme paradigması işlemez hale gemekte sanki.
Oysa gladyatörün yaşamı  ne kadar net: Erkek gibi savaş. Kazan. Sevin. Ye. İç. Seks yap. Öl.
Düşüncelerimi organize bir biçimde veremediğimin farkındayım, umarım fazla gürültü yapmamışımdır.
Sevgiler."

Not: Evet, sıkıcı biriyim :)

No comments: